SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otoriter rejimlere karşı başlayan halk ayaklanmaları, ilk hızında olmasa da devam etmektedir. Bahreyn’de ve Yemen’de olaylar ara sıra alevlense de, olaylar büyük ölçüde şiddetini kaybetmiş, buna paralel olarak yaşamda kısmen normalleşmiştir. Buna karşılık Suriye’de halk...

Full description

Saved in:
Bibliographic Details
Main Authors: Gülise GÖKÇE, Orhan GÖKÇE
Format: Article
Language:English
Published: Selcuk University Press 2012-06-01
Series:Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi
Subjects:
Online Access:http://dergipark.gov.tr/susead/issue/28412/302335?publisher=selcuk
Tags: Add Tag
No Tags, Be the first to tag this record!
_version_ 1832557874855804928
author Gülise GÖKÇE
Orhan GÖKÇE
author_facet Gülise GÖKÇE
Orhan GÖKÇE
author_sort Gülise GÖKÇE
collection DOAJ
description Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki otoriter rejimlere karşı başlayan halk ayaklanmaları, ilk hızında olmasa da devam etmektedir. Bahreyn’de ve Yemen’de olaylar ara sıra alevlense de, olaylar büyük ölçüde şiddetini kaybetmiş, buna paralel olarak yaşamda kısmen normalleşmiştir. Buna karşılık Suriye’de halk ayaklanması tüm hızıyla devam etmekte, ölen, evini yurdunu ve ülkesini terk eden sivillerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Suriye’de Esad rejimi son bir yılda 10.000’nin üzerinde kendi vatandaşını katletmiş, 200.000’nin üzerinde vatandaşını da zorunlu göçe zorlamıştır. Yalnızca Türkiye’ye sığınanların sayısının resmi kaynaklara göre 25.000’nin üzerinde olduğu belirtilmektedir. Türk hükümetinin, Suriye konusunda uluslararası kamuoyunu ve aktörlerini harekete geçirme girişiminin, bugüne kadar istenilen sonucu verdiği de pek söylenemez. Yine de Birlemiş Milletler tarafından özel bir temsilci atanması ve ateşkes antlaşmasının sağlanması da küçümsenemeyecek bir başarıdır. Türkiye’nin girişimleri sonucunda Birleşmiş Milletler tarafından atanan özel temsilci aracılığıyla, gerekleri tam olarak yerine getirilmeyen bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır. Daha sonra bu antlaşmaya uyulup uyulmadığını izlemek için de önce toplamda 250 kişi olarak öngörülen, sonra 300 kişiye çıkarılan ancak şu anda bu öngörülen heyetten yalnızca 40 kişiden oluşan bir gözlemci heyeti gönderilmiştir. Gözlemci heyetinin, Şam yönetiminin ateşkes koşullarına riayet etmediğini, kendi halkına karşı aşırı şiddet kullanmaya devam ettiğini belirtmesine rağmen, uluslararası güçlerin “bekle-gör” politikasını izlemeye devam etmeleri ve ortaya koydukları tepkilerinin klişe sözlerin ötesine geçmemesi, Türk hükümetinin sabrının taşmasına ve Suriye karşıtı söylemlerini daha da sertleştirmesine yol açmıştır. Bu kapsamda Suriye’ye karşı olası bir operasyon da bahis konusu olmaya başlamıştır. Türk hükümetinin, Beşşar Esad karşıtı söylemlerinin dozunu giderek arttırması ve olası bir askeri müdahaleden söz etmesi, hem ülke dışı hem de ülke içi kamuoyunda endişe ve eleştiriye yol açmıştır. Hükümetin tutumuna ilişkin tepkileri genelde iki ana grupta özetlemek mümkündür. Kimilerine göre, Türk hükümeti, Soğuk Savaş sonrası ABD tarafından dünya hakimiyet politikası çerçevesinde planlanan ve yürürlüğe konan, Kuzey Afrika’yı, Ortadoğu’yu, Kafkasya ve Orta Asya’yı içine alan, bu bölgedeki rejimlerin kontrol edilebilir ve küresel sisteme eklemlenebilir duruma getirmeyi hedefleyen Büyük ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOB ya da GOB) kapsamında bir araç işlevi görmekte, tamamen Amerika Birleşik Devletlerinin güdümünde hareket etmektedir. Dolayısıyla da ABD, nasıl geçmişte Saddam’ı Kuveyt’e girmeye teşvik etmiş ve cesaretlendirmiş ise, bugün de Suriye meselesine Türkiye’ye havale etmiştir ve Türkiye’yi kendi amaçları doğrultusunda Suriye’ye askeri bir operasyon için teşvik etmektedir. Kimilerine göre ise de, mimarlığını Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yaptığı “komşularla sıfır sorun” politikası üzerine inşa edilmiş Türk Dış Politikası iflas etmiş, bunun doğal bir sonucu olarak da “Türkiye, politikasızlık ve vizyonsuzluk içinde esen rüzgara göre yön değiştiren, güvenilmez ve tehlikeli bir ülke haline gelmiştir”. Hal böyle olunca Türk hükümeti, dış politikadaki başarısızlığını, fiyaskosunu da kamufle etmek için, savaş kışkırtıcılığı yapmakta, meydan okuyucu-cezalandırıcı bir tavır takınmaktadır. Türk hükümetinin bu tavrı, uluslararası camiada kaygı uyandırmakta, adeta herkes ile sorunlu bir ülke konumuna sokmakta ve Türkiye’yi yalnızlığa itmektedir. Ayrıca da böyle bir ortamda Türk hükümetinin, Suriye’ye yönelik olarak “olası bir operasyon için NATO’yu devreye sokma yönünde” çaba sarf edeceğini de beyan etmesi, Türkiye’yi komşularının ve dostlarının gözünde küçük düşürmekte, elini zayıflatmakta ve hükümetin inandırıcılığını tümüyle yitirmesine neden olmaktadır. Türk hükümetinin Suriye karşıtı konumunun gerekçeleri ne kadar doğruysa, aynı şekilde hükümetin bu tavrına yönelik dile getirilen endişe ve eleştirilerin de doğruluk payı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle Türk hükümeti, Suriye konusunda sonuca ulaşmak istiyorsa, yeni bir politika ve strateji düşünmek ve geliştirmek zorundadır. Böyle bir politika ve stratejinin temel boyutlarının neler olabileceği sorusu, işte bu çalışmanın ama amacını oluşturmaktadır. Çalışma, öncelikle Türkiye’nin Suriye karşıtı politikasının gerekçelerini farklı bir bağlama oturtup oturamayacağını tartışmaktadır. Bu açıdan da çalışmamızda öncelikle “başarısız veya çöken devlet” modeli üzerinde durulmakta ve bu modelin çok uluslu bir insani müdahale için alt yapı oluşturup oluşturmaya uygun olup olmadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu bağlamda özellikle ve öncelikle “başarısız veya çöken devlet” modelinin, hem uluslararası sistem, hem de bölge ve komşuları açısından taşıdığı olası riskler ve tehditler tartışmaya açılmaya çalışılmaktadır.
format Article
id doaj-art-135ffc3d889d43cc9060a073f5d7441a
institution Kabale University
issn 2148-3043
2148-3043
language English
publishDate 2012-06-01
publisher Selcuk University Press
record_format Article
series Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi
spelling doaj-art-135ffc3d889d43cc9060a073f5d7441a2025-02-03T01:45:48ZengSelcuk University PressSosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi2148-30432148-30432012-06-011223179200154SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?Gülise GÖKÇEOrhan GÖKÇEOrtadoğu ve Kuzey Afrika’daki otoriter rejimlere karşı başlayan halk ayaklanmaları, ilk hızında olmasa da devam etmektedir. Bahreyn’de ve Yemen’de olaylar ara sıra alevlense de, olaylar büyük ölçüde şiddetini kaybetmiş, buna paralel olarak yaşamda kısmen normalleşmiştir. Buna karşılık Suriye’de halk ayaklanması tüm hızıyla devam etmekte, ölen, evini yurdunu ve ülkesini terk eden sivillerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Suriye’de Esad rejimi son bir yılda 10.000’nin üzerinde kendi vatandaşını katletmiş, 200.000’nin üzerinde vatandaşını da zorunlu göçe zorlamıştır. Yalnızca Türkiye’ye sığınanların sayısının resmi kaynaklara göre 25.000’nin üzerinde olduğu belirtilmektedir. Türk hükümetinin, Suriye konusunda uluslararası kamuoyunu ve aktörlerini harekete geçirme girişiminin, bugüne kadar istenilen sonucu verdiği de pek söylenemez. Yine de Birlemiş Milletler tarafından özel bir temsilci atanması ve ateşkes antlaşmasının sağlanması da küçümsenemeyecek bir başarıdır. Türkiye’nin girişimleri sonucunda Birleşmiş Milletler tarafından atanan özel temsilci aracılığıyla, gerekleri tam olarak yerine getirilmeyen bir ateşkes antlaşması imzalanmıştır. Daha sonra bu antlaşmaya uyulup uyulmadığını izlemek için de önce toplamda 250 kişi olarak öngörülen, sonra 300 kişiye çıkarılan ancak şu anda bu öngörülen heyetten yalnızca 40 kişiden oluşan bir gözlemci heyeti gönderilmiştir. Gözlemci heyetinin, Şam yönetiminin ateşkes koşullarına riayet etmediğini, kendi halkına karşı aşırı şiddet kullanmaya devam ettiğini belirtmesine rağmen, uluslararası güçlerin “bekle-gör” politikasını izlemeye devam etmeleri ve ortaya koydukları tepkilerinin klişe sözlerin ötesine geçmemesi, Türk hükümetinin sabrının taşmasına ve Suriye karşıtı söylemlerini daha da sertleştirmesine yol açmıştır. Bu kapsamda Suriye’ye karşı olası bir operasyon da bahis konusu olmaya başlamıştır. Türk hükümetinin, Beşşar Esad karşıtı söylemlerinin dozunu giderek arttırması ve olası bir askeri müdahaleden söz etmesi, hem ülke dışı hem de ülke içi kamuoyunda endişe ve eleştiriye yol açmıştır. Hükümetin tutumuna ilişkin tepkileri genelde iki ana grupta özetlemek mümkündür. Kimilerine göre, Türk hükümeti, Soğuk Savaş sonrası ABD tarafından dünya hakimiyet politikası çerçevesinde planlanan ve yürürlüğe konan, Kuzey Afrika’yı, Ortadoğu’yu, Kafkasya ve Orta Asya’yı içine alan, bu bölgedeki rejimlerin kontrol edilebilir ve küresel sisteme eklemlenebilir duruma getirmeyi hedefleyen Büyük ya da Genişletilmiş Ortadoğu Projesi (BOB ya da GOB) kapsamında bir araç işlevi görmekte, tamamen Amerika Birleşik Devletlerinin güdümünde hareket etmektedir. Dolayısıyla da ABD, nasıl geçmişte Saddam’ı Kuveyt’e girmeye teşvik etmiş ve cesaretlendirmiş ise, bugün de Suriye meselesine Türkiye’ye havale etmiştir ve Türkiye’yi kendi amaçları doğrultusunda Suriye’ye askeri bir operasyon için teşvik etmektedir. Kimilerine göre ise de, mimarlığını Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun yaptığı “komşularla sıfır sorun” politikası üzerine inşa edilmiş Türk Dış Politikası iflas etmiş, bunun doğal bir sonucu olarak da “Türkiye, politikasızlık ve vizyonsuzluk içinde esen rüzgara göre yön değiştiren, güvenilmez ve tehlikeli bir ülke haline gelmiştir”. Hal böyle olunca Türk hükümeti, dış politikadaki başarısızlığını, fiyaskosunu da kamufle etmek için, savaş kışkırtıcılığı yapmakta, meydan okuyucu-cezalandırıcı bir tavır takınmaktadır. Türk hükümetinin bu tavrı, uluslararası camiada kaygı uyandırmakta, adeta herkes ile sorunlu bir ülke konumuna sokmakta ve Türkiye’yi yalnızlığa itmektedir. Ayrıca da böyle bir ortamda Türk hükümetinin, Suriye’ye yönelik olarak “olası bir operasyon için NATO’yu devreye sokma yönünde” çaba sarf edeceğini de beyan etmesi, Türkiye’yi komşularının ve dostlarının gözünde küçük düşürmekte, elini zayıflatmakta ve hükümetin inandırıcılığını tümüyle yitirmesine neden olmaktadır. Türk hükümetinin Suriye karşıtı konumunun gerekçeleri ne kadar doğruysa, aynı şekilde hükümetin bu tavrına yönelik dile getirilen endişe ve eleştirilerin de doğruluk payı olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Bu nedenle Türk hükümeti, Suriye konusunda sonuca ulaşmak istiyorsa, yeni bir politika ve strateji düşünmek ve geliştirmek zorundadır. Böyle bir politika ve stratejinin temel boyutlarının neler olabileceği sorusu, işte bu çalışmanın ama amacını oluşturmaktadır. Çalışma, öncelikle Türkiye’nin Suriye karşıtı politikasının gerekçelerini farklı bir bağlama oturtup oturamayacağını tartışmaktadır. Bu açıdan da çalışmamızda öncelikle “başarısız veya çöken devlet” modeli üzerinde durulmakta ve bu modelin çok uluslu bir insani müdahale için alt yapı oluşturup oluşturmaya uygun olup olmadığı sorusuna yanıt aranmaktadır. Bu bağlamda özellikle ve öncelikle “başarısız veya çöken devlet” modelinin, hem uluslararası sistem, hem de bölge ve komşuları açısından taşıdığı olası riskler ve tehditler tartışmaya açılmaya çalışılmaktadır.http://dergipark.gov.tr/susead/issue/28412/302335?publisher=selcukSuriye sorunu Türk hükümetinin tutumu Uluslararası Güçler Çöken Devlet insani MüdahaleSyria Problem Turkish Government’s Attitude International Forces Collapsed State Humanitarian Intervention
spellingShingle Gülise GÖKÇE
Orhan GÖKÇE
SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
Sosyal Ekonomik Araştırmalar Dergisi
Suriye sorunu
Türk hükümetinin tutumu
Uluslararası Güçler
Çöken Devlet
insani Müdahale
Syria Problem
Turkish Government’s Attitude
International Forces
Collapsed State
Humanitarian Intervention
title SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
title_full SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
title_fullStr SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
title_full_unstemmed SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
title_short SURİYE SORUNU: ‘BAŞARISIZ VEYA ÇÖKEN DEVLET’ MODELİ TÜRKİYE İÇİN SURİYE POLİTİKASINDA ULUSLARARASI KAMUOYUNU HAREKETE GEÇİRMENİN BİR ARACI OLABİLİR Mİ?
title_sort suriye sorunu basarisiz veya coken devlet modeli turkiye icin suriye politikasinda uluslararasi kamuoyunu harekete gecirmenin bir araci olabilir mi
topic Suriye sorunu
Türk hükümetinin tutumu
Uluslararası Güçler
Çöken Devlet
insani Müdahale
Syria Problem
Turkish Government’s Attitude
International Forces
Collapsed State
Humanitarian Intervention
url http://dergipark.gov.tr/susead/issue/28412/302335?publisher=selcuk
work_keys_str_mv AT gulisegokce suriyesorunubasarisizveyacokendevletmodeliturkiyeicinsuriyepolitikasindauluslararasikamuoyunuhareketegecirmeninbiraraciolabilirmi
AT orhangokce suriyesorunubasarisizveyacokendevletmodeliturkiyeicinsuriyepolitikasindauluslararasikamuoyunuhareketegecirmeninbiraraciolabilirmi